top of page

Suskunluğun Dili: Söylenmeyenlerin Ruhsal Anlamı

  • Yazarın fotoğrafı: Ayça Özbatır
    Ayça Özbatır
  • 14 Eki
  • 1 dakikada okunur

“Suskunluk, kelimelerin erişemediği bir anlaşmadır.”

— Ayça Baysal Özbatır


ree

Bazen sessizlik, bir kopuş değil, duygusal bir korunmadır.

Kelimelerle taşınamayacak kadar yoğun duygular olduğunda,

ruh bir süreliğine sessizliği seçer.

O sessizlik, çoğu zaman bir yokluğun değil,

bir fazlalığın — taşan bir duygunun — işareti olabilir.


Psikanalitik bakışla suskunluk, iletişimsizliğin değil,

henüz söze dönüşememiş bir anlamın ifadesidir.

Bir terapide, iki insan arasında ya da kendi iç dünyamızda

suskunluk çoğu kez “temasın başka bir biçimi” olarak yaşanır.

Kimi zaman korunma, kimi zaman bekleme,

kimi zamansa kelimelerin sınırını fark etme hâlidir.


Suskun kalan biri, çoğu zaman kaybolmaz;

içinde bir şeyle meşguldür.

Kırılmadan önce toparlanmaya,

söylemeden önce hissetmeye çalışıyordur.

Bu yüzden her suskunluk, bir mesafe değil,

belki de duygusal bir yeniden düzenleme alanıdır.


Ama bazen suskunluk, iç dünyadaki çatışmanın da yankısı olabilir:

“Eğer konuşursam, her şey dağılır.”

O zaman sessizlik, hem korunma hem de hapsolma hâline dönüşebilir

Suskun kalmak ile ifade etmek arasındaki denge,

ruhun büyüme alanlarından biridir.


Suskunluk kalmaktan ya da sessizlikten her zaman korkmamak lazım. Deriz ya; "fırtına öncesi sessizlik..." diye, sessizlik her zaman yaklaşan bir tehlikenin habercisi olmayabilir. Belki de bazen yeniden başlamak, önce susmayı, sessizlikle kalmayı öğrenmekle başlar.


Senin için suskunluk bir uzaklaşma mı, yoksa korunma biçimi mi?


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Kendime Yer Açmak: Benliğin Sessiz Genişlemesi

“Bazen genişlemek için, önce daraldığın yerden çıkman gerekir.” — Ayça Baysal Özbatır Kendimize yer açmak çoğu zaman “yeni bir şey eklemekle” ilgili değildir. Aksine, bizi sıkan, daraltan, ağırlık yap

 
 
 

Yorumlar


bottom of page