top of page

Nesil ve Cinsiyet Farkının Silinişi: Farksızlığın Bedeli

  • Yazarın fotoğrafı: Ayça Özbatır
    Ayça Özbatır
  • 11 Kas
  • 2 dakikada okunur

"Fark bazen mesafe gibi görünür."
"Fark bazen mesafe gibi görünür."

Farkın Silinmesi: “Herkes Aynı” Kültürü

Modern zamanlar bize “eşitliği” vaat ederken, aslında “farksızlık” üretmeye başladı.

Herkesin birbirine benzediği, aynı dili konuştuğu, aynı arzuların peşinde koştuğu bir çağdayız.

Lacan’ın dilinde fark, öznenin varoluşunun temelidir: fark olmadan kimlik de oluşmaz.

Bugün bu fark silindikçe, özne de yönünü kaybediyor.


Ebeveyn artık otorite değil “arkadaş”;

erkek ve kadın rolleri bulanık;

yaş, sınır, hiyerarşi — hepsi aynı potada eriyor.


Cinsiyet Farkının Kaybı: Arzunun Yönsüzleşmesi


Cinsiyet farkı biyolojik değil, simgesel bir farktır.

Arzu, farktan doğar:

“Senin gibi değilim” diyebildiğimizde arzulayabiliriz.

Ama bugün herkes “benim gibi biri”ni arıyor.

Bu benzerlik, güven verirken aynı zamanda arzunun enerjisini söndürüyor.

Farkın silindiği yerde, arzu yönünü kaybediyor; yerine haz ve keyif döngüsü geçiyor.

Hazzın peşinde koşmaya, hazzı yakaladığımızda ise keyif bitiyor ve mutsuzluk başlıyor.


Nesil Farkının Kaybı: Yönsüz Büyümeler


Ebeveyn-çocuk farkı da benzer biçimde eridi.

Anne-baba artık “otorite” değil, “eşlik eden arkadaş” figürü.

Bu sıcak ama yasasız bağ, çocuğa sevgiyi getirirken sınırı götürüyor.

Freud’un temellendirdiği, Lacan'ın ise dilin yapısına yerleştirdiği “Baba Yasası" artık görünmez hale geliyor ve yerini “her şeyin mümkün olduğu” bir alan alıyor.

Ama sınır kaybolduğunda, özne kendini dayanak noktası olmadan buluyor.


Farksızlığın Bedeli


Farkın yokluğu eşitliği değil, yönsüzlüğü getiriyor.

Nesil farkı rehberliği;

cinsiyet farkı arzunun yönünü sağlar.

Bugün herkes aynı olmaya çalışırken, aslında kimse tam olarak “kendisi” olamıyor.


Fark kaybolduğunda, arzu da kaybolur.

Farkın korunduğu yerde ise, arzu ve benlik yeniden doğar.


Yetişkinler İçin: Farkla Barışmak


Kendinizi çocuklarınızla, partnerinizle ya da arkadaşlarınızla aynı olmaya çalışırken yakaladığınızda, bir adım geri çekilin.

Farklı olmak kopmak değildir; ilişkiye derinlik kazandırır.

Arzunun, sevginin ve saygının kaynağı farktır.

Birine benzemeye çalışmak yerine, farkın içinde ilişki kurmayı deneyin.


 

Ebeveynler İçin: Sınır, Sevginin Biçimidir


Çocuğunuza arkadaş gibi davranmak sıcak hissettirebilir,

ama bazen sevgiyi taşıyan şey sınırın kendisidir.

Çocuğunuzun size “bazen kızabilmesi”, mesafe alması" onun bireyleşmesinin işaretidir.

Onu sizden ayıran fark, aslında size bağlayan köprüdür.

Ebeveyn olarak çocuğunuzun sizden ayrışması, bireyselleşmesinin bir göstergesidir.


Düşünmek İçin: Farkla Barışmak


Fark bazen mesafe gibi gelir; oysa ilişkiyi taşıyan şey tam da o mesafedir.

Birbirine benzeyerek yakınlaşmaya çalıştığımızda, aslında aramızdaki alanı kaybederiz — oysa arzu, saygı, hatta sevgi o alanın içinde nefes alır.


Ebeveynler için bu, çocuklarının “aynısı” olmamayı kabullenmektir ya da bizim gibi olmasını, düşünmesini beklememektir.

Kızınız sizden farklı düşündüğünde ya da oğlunuz sizden uzaklaştığında, bu farkın bir kopuş değil, bir büyüme biçimi olduğunu hatırlayın.

Sınır, sevgiyi eksiltmez; sevgiyi taşır.


Yetişkin ilişkilerinde ise fark, kendimizi koruduğumuz değil, kendimizi var ettiğimiz yerdir.

Birine benzemeye çalışmak yerine, farkın içinde yakın kalmayı denemek — olgun sevginin sessiz biçimidir.


Fark, ilişkilerde mesafe yaratmaz; alan yaratır.

O alan, hem kendimizi hem karşımızdakini duymamız için gereklidir.






 


 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
Kendime Yer Açmak: Benliğin Sessiz Genişlemesi

“Bazen genişlemek için, önce daraldığın yerden çıkman gerekir.” — Ayça Baysal Özbatır Kendimize yer açmak çoğu zaman “yeni bir şey eklemekle” ilgili değildir. Aksine, bizi sıkan, daraltan, ağırlık yap

 
 
 

Yorumlar


bottom of page